17 Nisan 2010 Cumartesi

Daily Life/Günlük Hayat

                                                    Selamlaşmalar
Hello/hi
Good morning
Good day
Good evening
Good night
Nice to meet you
Welcome
Have a good holiday
Good lucly
Best wishes
Happy new year
Happy birthday
How are you?
Fine, thanks and you?
How is your wife/husband?
See you tomorrow
Good bye

Merhaba
Günaydın
İyi günler
İyi akşamlar
İyi geceler
Tanıştığımıza memnun oldum
Hoşgeldiniz
İyi yolculuklar
İyi şanslar
İyi dileklerimle
İyi yıllar
Mutlu yıllar
Nasılsınız?
İyi, teşekkürler, ya siz?
Eşiniz nasıl?
Yarın görüşürüz

Opposites - Zıt Anlamlılar

big-small
quick-slow
hot-cold
full-empty
easy-difficult
heavy-light
open-shut
right-wrong
old-new
old-young
 
büyük-küçük
çabuk-yavaş
sıcak-soğuk
dolu-boş
kolay-zor
ağır-hafif
açık-kapalı
doğru-yanlış
eski-yeni
ihtiyar-genç
next-last
beautiful-ugly
free-occupied
good-bad
better-worse
early-late
cheap-expensive
near-far
here-there
gelecek-son
güzel-çirkin
serbest-meşgul
iyi-kötü

Relative Clauses

1.) I received the report. (Raporu aldım.) You had sent the report. (Raporu göndermiştin)
2.) I found the book. (Kitabı buldum.) The book was important. (Kitap önemliydi.)
Bu cümleleri kendi aralarında birleştirecek olursak;
I received the report which you had sent. (Göndermiş olduğunuz kitabı aldım.)
Dikkat edilirse bu cümlede nesne konumunda olan ?the report? kelimesi ilgi zamiri olan ?which? ile yer değiştirdi. ?which? aynı zamanda iki cümleyi birbirine bağlayarak bağlaç olarak işlev gördü. ?which you had sent?cümleciği ?Relative pronoun, Relative Clouse veya Adjective Clouse? olmak üzere üç şekilde adlandırılabilir.

Not: Nesne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe?ye ?...dığı? olarak çevrilir. Başka bir değişle ilgi zamirinden sonra ?özne? varsa Türkçe?ye ?...dığı? olarak çevrilir

I found the book which was important. (Önemli olan kitabı buldum.)

Bu cümlede ise özne konumunda olan ?the book? kelimesi, ilgi zamiri olan ?which? ile yer değiştirdi.

Not: Özne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe?ye ?...en, ...an? olarak çevrilir. Başka bir değişle ilgi zamirinden sonra fiil varsa Türkçe?ye ?...en, ...an? olarak çevrilir.
Which: Cansızlar ve hayvanlar için kullanılır
Who:  İnsanlar için kullanılır.
That:  Hem who hem de which yerine ?that? kullanılabilir. İkisi de nesnel formda iken ?...dığı?; öznel formda iken ?...en, ...an? olarak çevrilir.

İlgi zamirinden sonraki cümle bir cümlecik olur ve öncesindeki ismi niteler. Türkçe?ye çevirirken bu cümleciğin anlamını isimden önce söylemek gerekir.
The agreement which they signed. (Onların imzaladığı anlaşma)
The workers who I met.(Karşılaştığım işçiler.)
The man who you are waiting for. (Beklediğiniz kişi.)
The scientist who devised this method. (Bu metodu bulan bilim adamı.)
The student who won the scholership. (Bursu kazanan öğrenci.)
A car which runs 100 miles on hour. (Saatte 100 mil giden araba.)

Not: İlgi zamirinin önünde mutlaka bir isim vardır ve yan cümlecik bu ismi niteler.
Unfortunately, we can not publish the article which you have sent. (Maalesef gönderdiğiniz makaleyi yayınlayamıyoruz.)

Eğer ?the article?ı niteleyen bir sıfat kelimesi olsaydı ?article?den önce yazılması gerekirdi. ?the article? bir sıfat cümleciği ile nitelendiği için bir ilgi zamiri ile sonrasından gelmiştir. Çeviride sıfat cümleciğinin anlamı isimden önce söylenir.
He had to dismiss the boy who made noise. (Gürültü yapan çocuğu kovmak zorunda kaldı.)
The man who robbed the bank was cought by the police. (Bankayı soyan adam polis tarafından yakalandı.


OF WHOM ve OF WHİCH


...ki onu, ...ki onların anlamında da çevrilebilirler.?of whom? canlılar için; ?of which? cansızlar için kullanılır. bu iki ilgi zamiri bir grup isminde bazılarını tanımlarken kullanılır.
I have four sons who are students. (Öğrenci olan dört oğlum var.)
Bu cümlede sıfat cümleciği (öğrenci olan) çocukların hepsini niteler. Peki bu dört cocuğun hepsi değilde, ikisi veya üçü öğrenci olsa cümlemizi nasıl söyleyeceğiz? İşte burada ?of?whom ve of which? devreye girer.
Eğer ikisi öğrenci olan dört cocuk

Cause and Effect

a. Make, sebeb olmak anlamında iki türlü kullanımı vardır:
i. make + nesne + sıfat
Birthdays parties make me happy.
That horror film made my little sister frightened.
ii) make + nesne + fiil
Credits cards make people buy a lot of things.
Listen.This joke will make you laugh.
Cümlenin öznesi bir kişi ise çoğunlukla zorlamak anlamında kullanılır.

My father made me clean the car yesterday.
b. Diğer ifadeler ve kullanımları :
i) bring about
Eating too much usually brings about fatness.
ii) cause
Loud music can cause headache.
Having a credit card causes my father to spend more money.
iii) result in
Watching too much TV results in eye problems.
iv) lead to
Laziness leads to poverty.
c. make, let and get
i) make someone do something : Birisini birşeuy yapmak için zorlamak.
My father makes me wash his car sometimes. I hate it.
ii) let someone do something: Birisine bir şey yapması için izin vermek.
My father lets me drive his car. Thanx Dad!
iii) get someone to do something : Birisini bir şey yapması için ikna etmek.

My father got met o see the dentist. It was a good idea.

Causatives

Ettirgenlik kipi İngilizce dışında diğer dillerde yapısı basittir ama Inglizcede biraz karmaşıktır. Ettirgenlik, ?bir eylemi başkasına yaptırmak demektir.? Türkçe?de bu ?tir? eki ile sağlanır, ayrı bir fiil yapısı yoktur. ?kestirdim, diktirdim, sildirdim...? gibi.
Inglizcede ise ?Have, Make, Get ? olmak üzere ettirgenliği sağlayan üç fiil vardır. Bu fiiller, modallar gibi çalışarak belli bir kurala göre temel fiillerden önce yazılarak ettirgenlik sağlamış olurlar. Ettirgenlik, ?bir eylemi başkasına yaptırmaktır? demiştik. Peki, birine yaptırılacak eylem para ile yaptırılabilir, rica ile yaptırılabilir, zorla yaptırılabilir. Türkçe?de bunu sağlayan artı bir ek veya fiil yoktur. Cümlenin anlamına göre rica ile mi, zorla mı veya para ile mi yaptırıldığı anlaşılır.

Inglizce?de ise bu nüans farkının kullanımı, bazı istisnalar hariç şöyledir:
Have: Birine ?rica? ile bir şey yaptırmak.
Make: Birine ?zor? ile bir şey yaptırmak
Get: Birine ?para? ile bir şey yaptırmak

Başkasına bir eylemi yaptırırken bu eyleme maruz kalan bir nesne vardır. Örneğin ?arabamı tamir ettirdim? derken, yaptırdığınız tamir etme eylemine maruz kalan ?araba?dır. Bu nesneyi herhangi bir nesne olarak Something ile gösterirsek;
Have
Make   +    Sth  +  V3
Get


Causative?in Inglizce?deki bu yapısında, yaptırılan eylemin kime yaptırıldığı belli değildir. Örneğin, ?Saçımı kestirdim? dediğinizde, saç kesme eylemini kimin yaptığı belli değildir. İşte İnglizce?de yukarıdaki kullanım böyledir.
I have my hair cut. (Ben saçımı kestiririm)
Sth V3
I had my hair cut. (......kestirdim.)
Men have their ears pierced. (Erkekler kulaklarını deldirirler.)
I will have my hair cut. (......kestireceğim.)
I have had my hair cut. (......kestirmişim.)
I had had my hair cut. (......kestirmiştim.)
I am having my hair cut. (......kestiriyorum.)
I was having my hair cut. (......kestiriyordum.)
I will have had my house repaired. (.........tamir ettirmiş olacağım.)
You could got your tyres changed. (Tekerleklerinizi değiştirebilirdiniz.)
He will have the patient operated. (O hastayı ameliyat ettirecek.)
We can not make our voice heard. (Sesimizi duyuramıyoruz.)

12 Nisan 2010 Pazartesi

Active Passive Voice

İngiliz gramerinde Active - Passive olarak bulunan bu yapıya etken ve edilgen cümleler denir. Cümleler ve zamanlar yerine göre active veya passive formda bulunabilirler.
Ahmet yemek yedi. (Etken cümle)
Yemek Ahmet tarafından yenildi (Edilgen cümle)
Aktif / Pasif konusunda  kilit nokta cümlenin öğeleri olan özne ve nesnenin iyi bilinmesidir.
Özne / Subject
Cümle içinde işi yapan isim veya ismin yerine geçmiş zamir.
Metin went to İstanbul. (Metin İstanbul'a gitti.)
Nesne / Object
Cümle içinde genellikle isim olan ve kimi,neyi gibi sorulara cevap veren kelimedir.

Active Voice

Öznenin cümledeki yüklemin aktörü olduğu cümlelere denir. Bu tip cümlelerde özne eylemi gerçekleştirendir.

aksiyonu yapan + verb + aksiyona maruz kalan

Hasan is singing a song. (Hasan şarkı söylüyor.)


Passive Voice

Öznenin cümledeki yüklemin hedefi olduğu cümlelere denir. "be" nin uygun biçimi ile fiilin 3. halini kullanır. Yapı olarak zamanlara göre değişik biçimler alır. Aktif bir cümleyi pasif yapmak için cümlenin nesnesini bulmak gerekir. Nesne cümlenin başına getirilir ve etken cümlenin zamanına göre tanımlanır.

aksiyona maruz kalan +  be  +  past participle of verb +  ( by + aksiyonu yapan )

A song was singing. (Bir şarkı söyleniyordu.)

Edilgen cümlelerde "by" çok kullanılır fakat her yerde kullanmak gereksiz olabilir.
Örnek/  Thieves stole my ring. --> My ring was stolen
Burada "by thieves"="hırsızlar tarafından" demek gerekli değildir çünkü önemli olan yüzüğün çalınmış olmasıdır.

Zamanlara göre edilgen çatı örnekleri

Active Form                    /               Passive Form
We keep the tomato here.    / The tomato is kept here.
We are keeping the tomato here.   / The tomato is being kept here.
We have kept the tomato here.  / The tomato has been kept here.
We kept the tomato here.   / The tomato was kept here.
We were keeping the tomato here.  / The tomato was being kept here.
We had kept the tomato here.  / The tomato had been kept here.
We will keep the tomato here.  / The butter will be kept here.
We are going to keep the tomato here. / The tomato is going to be kept here.

Edilgen çatı genellikle;
  • Nesnenin özneden daha önemli olduğu yerlerde.
  • Özne bilinmediğinde.
  • İşi, neyin ve kimin yaptığı önemsiz olduğunda
kullanılır.

Present Perfect Tense

The Simple Past Tense ve The Present Perfect Karşılaştırması

Şimdi "The Simple Past Tense" ile "The Present Perfect Tense"i karşılaştıralım.

A) Geçmişte bir işin ne zaman yapıldığı önemli ise "The Simple Past Tense" kullanılır. Bu geçmiş zaman, çok eski bir tarih olabileceği gibi, bir dakika öncesi de olabilir.

B) Geçmişte bir işin, konuştuğumuz ana kadar yapılıp yapılmadığı önemli ise "The Present Perfect Tense" kullanılır. Bu iş, çok eskiden yapılmış veya yeni yapılmış olabilir. Hiç bir zaman sınırlaması yoktur.

Şimdi bu iki "Tense"i bir örnekle karşılaştıralım.

Have you washed my shirt? (The Present Perfect Tense)
Gömleğimi yıkadın mı?

Yes, I have washed your shirt. (The Present Perfect Tense)
Evet, gömleğini yıkadım.

Gömleğe dokundunuz ve ıslak olduğunu farkettiniz. Şimdi tekrar soruyorsunuz.

When did you wash it? (The Simple Past Tense)
Onu ne zaman yıkadın?

I washed it two hours ago. (The Simple Past Tense)
İki saat önce yıkadım.

Future Continuous Tense

FORM Future Continuous

 
[WILL BE] + [VERB+ing]

 
EXAMPLE:

 
When your plane arrives tonight, I will be waiting for you.

 (Bu gece uçak vardığında, seni bekliyor olacağım.)

 
[AM / IS / ARE] + [GOING TO] + [VERBing]

 
EXAMPLE:

 
When your plane arrives tonight, I am going to be waiting for you.
 (Bu gece uçak vardığında seni bekliyor olacağım.)

 NOT: "Will" Future veya "Going to" Future tensle'lerin kullanımı arasında pek fark yoktur.


 Dikkat! Zaman zarflarından sonra gelecek zaman kullanılmaz.

 
Diğer Future Tense'lerde de olduğu gibi "when" "while" "before" gibi zaman zarflarından sonra future tense kullanılmaz.
 


 EXAMPLES:

 While I am finishing my homework, she is going to make dinner.
Doğru

 While I will be finishing my homework, she is going to make dinner.
Yanlış
 

                  "FUTURE CONTINUOUS
TENSE" TABLO

 
(+) (-) (?)
I will be playing I won't be playing Will I be playing?
You will be playing You won't be playing Will you be playing?
He will be playing He won't be playing Will he be playing?
She will be playing She won't be playing Will she be playing?
It will be playing It won't be playing Will it be playing?
We will be playing We won't be playing Will we be playing?
They will be playing They won't be playing Will they be playing?

  USE 1 Interrupted Action in the Future
         
(Gelecekte yarıda kesilen eylemler)


 Use the Future Continuous to indicate that a longer action in the future will be interrupted. The interruption is usually an action in the Simple Future.

 
(Future Continuous Tense gelecekte uzun bir eylemin yarıda kesileceği durumlarda kullanırız. Uzun eylemi yarıda kesen eylem genelde "Simple Future" Tense ile kullanılır.)

 
EXAMPLES:

 
I will be watching TV when she arrives tonight.
 (Bu gece vardığında televizyon seyrediyor olacağım.)

 
I will be waiting for you when your bus arrives.
 (Otobüs vardığında seni bekliyor olacağım.)

 
While I am working, Steve will make dinner. (NOTICE "am working" because of "while.")
 (Ben çalışırken, Steve yemeği yapacak.) (DİKKAT "while" olduğu için "am working" gelmiştir.)

 
I am going to be staying at the Madison Hotel, if anything happens and you need to contact me.
 (Eğer herhangi bir şey olur ve bana ulaşman gerekirse, ben Madison Otel'de kalıyor olacağım.)

 
He will be studying at the library tonight, so he will not see Jennifer when she arrives.
 (Bu gece kütüphanede çalışıyor olacak, bu yüzden Jennifer geldiğinde onu göremeyecek.)


 
USE 2 Specific Time as an Interruption
           
(Gelecekte belirli bir zaman belirtme)


 In USE 1, described above, the Future Continuous is interrupted by an action in the Simple Future. However, you can also use a specific time as an interruption.

 
(Birinci kullanımda gelecekte bir eylem diğer bir eylem tarafından bölünmüştü. Bu kullanımda ise eylem değil, belirli bir zaman vardır.)

 
EXAMPLES:

 
Tonight at 6 p.m., I am going to be eating dinner.
 (Bu gece 6'da akşam yemeği yiyor olacağım.)

 
At midnight tonight, we will still be driving through the desert.
 (Bu geceyarısı ıssız bir yolda araba kullanıyor olacağız.)


 

 USE 3 Parallel Actions
 
(Paralel eylemler)


 When you use the Future Continuous with two actions in the same sentence, it expresses the idea that both actions will be happening at the same time.

 
(Future Continuous Tense'i iki eylemle aynı cümlede kullandığımızda, gelecekte iki eylemin aynı anda yapılacağını belirtmiş oluruz.)

 
EXAMPLES:

 
I am going to be studying while he is making dinner.
 (O yemek yaparken, ben ders çalışıyor olacağım.)

 
While Ellen is reading, Tim will be watching television.
 (Ellen kitap okurken, Tim televizyon seyrediyor olacak)

 
Tonight, they will be eating dinner, discussing their plans, and having a good time.
 (Bu gece kitap okuyarak, planları hakkında tartışarak iyi vakit geçiriyor olacaklar.)

 
USE 4 Atmosphere
           
(Ortam)

     
 In English we often use a series of Parallel Actions to describe atmosphere in the future.
 
(İngilizce'de gelecekte bir ortamı anlatmak için paralel eylemler serisi kullanırız.)

 
EXAMPLE:

 
When I arrive at the party everybody is going to be celebrating. Some will be dancing. Others are going to be talking. A few people will be eating pizza and several people are going to be drinking beer. They always do the same thing.

 (Partiye vardığımda herkes kutluyor olacak. Bazıları dansediyor olacak. Diğerleri konuşuyor olacak. Birkaç insan pizza yiyor olacak ve bazıları da bira içiyor olacak. Onlar her zaman aynı şeyi yaparlar.)

TIME EXPRESSIONS IN FUTURE CONTINUOUS TENSE
Bu tense için kullanılan özel bir time expression yoktur

Reflexive Pronouns

Aşağıdaki tabloda en sağ kolonda gözüken zamirler "reflexive pronouns" olarak adlandırılır ve Türkçe'de "kendim", "kendisi", kendimiz" gibi anlamlara gelir.

I me myself
you you yourself/yourselves
he him himself
she her herself
we us ourselves
they them themselves

Aşağıdaki Türkçe cümleye bakın.

- Beni bıçakla kestim.

Bu cümle yanlıştır, çünkü bu cümlede "beni" yerine "kendimi" kelimesi kullanılmalıdır. Şimdi aşağıdaki İngilizce cümleye bakın.

- I cut me with a knife.

Bu cümle de yanlıştır. "Me" beni ve bana anlamlarına geldiğinden burada kullanılması gereken reflexive pronoun "myself" olmalıdır.

- I cut myself with a knife. (Kendimi bıçakla kestim.)

Aşağıda reflexive pronoun'ların kullanımlarına ilişkin örnekler verilmiştir.

- She fell off her bicycle and hurt herself. (Bisikletinden düştü ve kendini incitti.)
- I sometimes talk to myself.
(Bazen kendimle konuşurum.)
- He saw himself in the mirror.
(Kendisini aynada gördü.)
- They paid for themselves.
(Kendi hesaplarını ödediler.)
 
Reflexive pronoun ne zaman kullanılır?
Reflexive pronoun üç temel durumda kullanılır.


- When the subject and object are the same
  (Özne ve nesne aynı olduğunda)

I hurt myself.(Kendimi incittim) (kendi kendimi)
The band call themselves "Dire Straits". (Grup kendine "Dire Straits" diyor.
He shot himself. (Kendini vurdu) (kendi kendini)

- As the object of a preposition, referring to the subject
  (Özneyi gösteren bir edatın nesnesi olarak)

I bought a present for myself.
She did it by herself (=alone). Kendi kendine yaptı. (=tek başına)
That man is talking to himself.

- When you want to emphasize the subject
  (Özneyi vurgulamak istediğiniz durumlarda)

I'll do it myself. (No-one else will help me.)
They ate all the food themselves. (No-one else had any.)

Present Perfect Tense

The Present Perfect Tense
Türkçe'de karşıtı bulunmayan bu zamanın anlaşılması yeni başlayanlar için biraz güçtür. Önemli olan Türkçe karşılığından çok bu zamanın kullanıldığı yerleri iyi bilmektir. Bu zaman iki öğeden meydana gelir. Birincisi 'have' yardımcı fiilidir. İkincisi ise fiilin üçüncü şeklidir.  Present Perfect Tense geçmiş ile şu an arasındaki bağlantıyı göstermek için kullanılır. Eylem daha önce başlamıştır ama belirsizdir ve eylemin kendisinden çok sonucu önemlidir. Bu tense şu hallerde kullanılır;
1. Geçmişte başlamış ve şu anda devam eden eylemler.
2. Bir süredir devam eden ve tamamlanmamış eylemler.
3. Geçmişte belirsiz bir zaman diliminde yapılan eylemler.
4. Yakın geçmişte tamamlanmış eylemler.
5. Zamanı belirsiz ya da önemsiz olan eylemler.
 
Olumlu Şekli
(Subject + have/has + verb 3)
I have read the book.
(Bu Kitabı Okuyordum)
She has watched Tv.
(O Tv. Seyrediyordu)
Olumsuz Şekli (Subject + have not/has not+ verb 3)
You haven't played tennis.
(Sen Tenis Oynamıyordun)
He hasn't drunk the water.
(O Su İçmiyordu)
Soru Şekli (Have/ Has+ Subject + Verb 3)
Have you gone to London?
(Londra'ya Gittin mi?)
Has she studied English?
(O İngilizce Çalıştı mı?)
Olumsuz Soru Şekli (have not/has not + subject + verb 3)
Haven't we played basketball?
(Biz Basketbol Oynamadık mı?)
Hasn't he watched film?
(O Film Seyretmedi mi?)

Past Perfect Tense

The Past Perfect Tense/-Mişli Geçmiş Zaman
Türkçeye -mişli geçmiş zaman olarak çevrilebilir. Geçmişte yapılmış iki işten daha önce yapılmış olan olayları ve geçmişte belli bir ana dek sürmüş işleri anlatmakta kullanılır. Ayrıca dolaylı anlatımlarda da kullanılır. Ör. Bora said he had played tennis. (Bora tenis oynadığını söyledi)
Olumlu Şekli
Özne+had+fiilin 3.hali
I had been heped
(Yardım edilmiştim)

It had been helped
(Yardım edilmişti)
Olumsuz Şekli Özne+had not+fiilin 3. hali
I hadn't been helped
(Yardım edilmemiştim)

We hadn't been helped
(Yardım edilmemiştik)
Soru Şekli Had+Özne+fiilin 3.hali
Had I been helped?
(Yardım edilmiş miydim?)

Had you been helped?
(Yardım edilmiş miydiniz?)
Olumsuz Soru Şekli Had not+Özne+fiilin 3 hali
Had I not been helped?
(Yardım edilmemiş miydim?)

Had you not been helped?
(Yardım edilmemiş miydiniz?)
Active Form Subject+had+verb 3
She told me his name after he had left.
(Ayrıldıktan sonra ismini bana söylemişti)

They thanked me for What I had done.
(Yaptıklarım için bana teşekkür ettiler)

 
Passive Form Subject+had+been+verb 3
When we arrived in İzmir, all the shops had been closed.
(İzmir'e vardığımızda, tüm dükkanlar kapatılmıştı)

In five months, the house had not been repaired still.
(Beş ay içinde, ev hala tamir edilmemişti

Past Perfect Continuous Tense

Bu tense aynı Present Perfect Continuous Tense'de olduğu gibi geçmişte yaşanan ve belirli bir süreci kapsayan eylemleri anlatmak için kullanılır. Fakat bu tense'i kullanmamız için geçmişte yaşanan ve bir süre devam eden eylemin, başka bir eylemden önce yaşanmış olması gerekir.

 FORM
Past Perfect Continuous

 [HAD BEEN] + [VERB+ing]

 
EXAMPLES:

 
I had been waiting there for two hours before she finally arrived.
 (O vardığında orada iki saattir otobüs beklemekteydim.)

 She had only been studying English for two years before she got the job.
 
(İşe girmeden önce sadece iki yıl boyunca İngilizce çalışmıştı.)

 
ÖRNEK TABLO
 
(+) (-) (?)
I had been playing  Had I been playing? I hadn't been playing
You had been playing Had you been playing? You hadn't been playing
He had been playing Had he been playing? He hadn't been playing
She had been playing Had she been playing? She hadn't been playing
It had been playing Had it been playing? It hadn't been playing
We had been playing Had we been playing? We hadn't been playing
They had been playing Had they been playing? They hadn't been playing

 USE 1 Duration Before Something in the Past
          
(Geçmişteki bir şeyden önceki süreç)
We use the Past Perfect Continuous to show that something started in the past and continued up until another time in the past. "For five minutes" and "for two weeks" are both durations which can be used with the Past Perfect Continuous. Notice that this is related to the Present Perfect Continuous; however, the duration does not continue until now.

(Past Perfect Continuous Tense, geçmişte bir eylemin başladığını ve geçmişte yaşanan başka bir eyleme kadar devam ettiğini ifade etmek için kullanılır. "Beş dakika boyunca" veya "iki hafta boyunca" gibi zaman ifade eden kalıplar bu tense ile kullanılabilir. Dikkat ederseniz bu tense'in kullanımı Present Perfect Continuous tens'in kullanımına yakındır, fakat bu tense'de bahsedilen eylem bu güne kadar sürmemektedir.)

EXAMPLES:

They had been talking for over an hour before Tony arrived.
(Tony varmadan önce bir saatten fazla bir süredir konuşmaktaydılar.)

She had been working at that company for three years when it went out of business.
(Şirket batmadan önce üç yıldır orada çalışmaktaydı.)

James had been teaching at the University for more than a year before he left for Asia.
(James Asya'ya gitmek için ayrılmadan önce bir yıldan fazla bir süredir Üniversite'de eğitim veriyordu.)


USE 2 Cause of Something in the Past
(Geçmişteki bir şeyin nedenini belirtmek için)

Using the Past Perfect Continuous before another action in the past is a good way to show cause and effect.

(Bu tense ayrıca yaşanan bir eylem veya durumun sebebini belirtirken kullanılır.)

EXAMPLES:

Jason was tired because he had been jogging.
(Jason yorgundu, çünkü yürüyüş yapmıştı/yapmaktaydı.)

Sam gained weight because he had been overeating.
(Sam kilo aldı çünkü çok yiyordu/yemekteydi.)

Past Continuous Tense

The Past Continuous Tense
 
Geçmişte devam etmekte olan işleri anlatırken bu zamanı kullanırız. Bu zamanı tek başına kullanabildiğimiz gibi bazı bağlaçlarla iki cümle halinde de kullanabiliriz. Aşağıdaki örneklerde göreceğiniz gibi bu zamanı 'when' bağlacı getirerek Simple past tense ile kullanabiliyoruz.
Olumlu Şekli
Özne+was/were+fiil+ing
I was studying maths all day yesterday.
(Dün bütün gün matematik çalışıyordum.)
When we heard the explosion we were watching Tv.
(Patlamayı duyduğumuz zaman Tv seyrediyorduk.)
Olumsuz Şekli Özne+wasn't/weren't+fiil+ing
I wasn't dancing all night, I was studying.
(Bütün gece dans etmiyordum, ders çalışıyordum.)
You weren't eating your dinner when the visitors arrived.
(Konuklar geldiğinde sen yemek yemiyordun.)
Soru Şekli Was/were+özne+fiil+ing
Was Mr. Green working in the field when you saw him?
(Sen Bay Green'i gördüğün zaman o tarlada mı çalışıyordu?)
Were you wearing your trousers when you went to the party?
(Partiye gittiğin zaman beyaz pantolonunu mu giymiştin?)

Passive Voice

Passive voice "edilgen" anlamındadır. Bir cümlenin Active kullanımında yüklemi yapan bellidir ve  özne olarak adlandırılır.  Passive kullanımında ise özne yüklemden etkilenir. Ayrıca eylemi yapanın, yani öznenin bilinmediği veya önemli olmadığı durumlarda passive kullanılır.

Active: I saw him. (Onu gördüm.)
Passive: He was seen by me. (O benim tarafımdan görüldü.)

(Bu örnekte görüldüğü gibi aktive cümlenin nesnesi pasif cümlenin öznesi konumuna geçmektedir.)

Passive: The window was broken. (Cam kırıldı.)

(Bu cümlede camı kimin kırdığının önemi yoktur. Anlatılmak istenen sadece camın kırılmış olmasıdır.)

Bilindiği gibi bazı fiiller yüklem olduklarında nesne alırlar ve böyle fiiller "geçişli fiiller"dir. Nesne almayan fiillere ise "geçişsiz fiiller" denir. Geçişsiz fiillerin bulunduğu bir cümlede yükleme maruz kalmayan bir nesne olmadığı için passive formu da olamaz.

Example:
Active: Ben iyi yüzerim (Bu cümlede yüzmek geçişsiz bir fiildir.)
Passive: Ben iyi yüzülürüm. (Yanlış! Yüzmek fiilinin pasifi olmaz.)

Bunun gibi gitmek, gelmek, uyumak gibi fiiller de geçişsiz fiillerdir.

Inglizce’de bütün active zamanların passive formu vardır. Active bir cümleyi passive'e çevirirken sadece yardımcı fiil üzerinde değişiklik yapılır ve fiil üçüncü haliyle gelir. Bu bütün zaman veya modallarda aynıdır.
Örnek: to break - to be broken

Tüm zamanlarda active-passive formunu inceleyelim.


S. Present: He writes a letter. A letter is written by him. (Bir mektup onun tarafından yazılır)

S. Past: He wrote a letter. A letter was written by him. (...........yazıldı.)

S.Future: He will write a letter. A letter will be written by him. (................yazılacak.)

Pr. Perfect: He have written a letter. A letter has been written by him. (............yazılmış.)

Past Perfect: He had written a letter. A letter had been written by him. (............yazılmıştı.)

Present Cont.: He is writting a letter. A letter is beingn written by him. (..............yazılıyor.)

Past Cont: He was writting a letter. A letter was being written by him. (.............yazılıyordu.)

Future Cont.: He will be writting a letter. A letter will be beingn written by him. (.............yazılıyor olacak.)


Present Perfect Cont.: He has been waiting a letter. A letter has been beingn written by him. (........yazılmaktadır.)

Past Perfect Cont.: He had been waiting a letter. A letter had been beingn written by him. (........yazılmaktaydı.)

Future Perfect Cont.: He will have been waiting a letter. A letter will have been beingn written by him. (........yazılmakta olacak.)


Eğer cümlede “be” fiilinden sonra V3 varsa mutlaka pasif bir cümledir. Normalde "be" fiilinden sonra gelen fiil "ing" takısı alır. Yani eğer "ing" takısı yoksa mutlaka "V3" gelmiştir ve cümle pasiftir. .

He is known by everyone in the area. (O bölgedeki herkes tarafından tanınır veya tanınıyor.)

He was found guilty by the jury. (O jui tarafından suçlu bulundu.)

Over the last months, this book has been sold very well. (Geçen aylarda bu kitap çok iyi satılmış.)

The robbers had been followed by the police. (Soyguncular polis tarafından takip edildi.)

He will be appointed as the new chairman. (Yeni bir başkan olarak atanacak.)


İki Nesneli Cümlelerde Passive Form

Eğer cümlede iki adet nesne varsa bunlardan biri “indirect object” diğeriyse “Direct object”tir. İki nesneli bir cümle iki farklı şekilde Passive yapılabilir. Bu cümlelerde kullanılan fiiller şunlardır:

Leave: ayrılmak
Send: öndermek
Lend: ödünç vermek
Show: göstermek
Order: emretmek
Tell: söylemek
Pay: demek
Bring: getirmek
Promise: söz vermek
Give: vermek
Refuse: red etmek


EXAMPLES

I gave him a gift. (Ona bir hediye verdim.)

Yukarıdaki cümlenin iki nesnesi vardır. İndirect object = him, Direct object = gift’ tir. Bu durumda aynı anlamda olan iki farklı passive şekli vardır.

He was given a gift by me. (O’na bir hediye benim tarafımdan verildi.)

A gift was given to him by me. (Bir hediye ona benim tarafımdan verildi.)

Yukarıdaki cümle için şuna dikkat çekmek gerekir: İki nesneli cümlelerde passive formu yazarken “yalın object” başa alındığında “indirect object”ten önce “to” yazılır.

Imperatives - Emir Cümleleri

Emir kipi demektir. Türkçe’de emir tüm şahıslara verilebilir. Ingilizce’de böyle değildir. Ingilizce mantığına göre emir sadece karşıdakine verilir. Diğer şahıslara emir verilmez.
Olumlu Olumsuz
I speak. (Konuşurum.) I don’t speak. (Konuşmam.) You speak. You don’t speak. He speaks He doesn’t speak. She speaks.She doesn’t speak. We speak. We don’t speak. You speak. You don’t speak. They speak.They don’t speak.
İnglizce’de emir yapısı Simple Present Tense ile kurulur ve sadece karşıdakine verilir. Bu da “sen ve siz” olmak üzere iki kişidir.

inglizce’de Simple Present Tense’de özne söylenmediği zaman emir kipi oluşturukmuş olunur. Emir kipinin mastar yapısındaki “to”nun atılarak oluştırılduğunu savunanlar da vardır. Ama bu açıklama sadece olumlu emir yapısı için geçerlidir. Olumsuz emir yapısı için geçerli değildir. Bu yüzden Inglizce’de emir kipinin Simple Present Tense’den geldiği açıklaması doğrudur.

Speak slowly. (Yavaş konuş.)
Don’t speak loudly. (Yüksek sesle konuşma.)

Sen ve siz için emir yapısı bu şekilde oluşturulur. Peki diğer şahıslar için emir yapısı acaba nasıldır?
Diğer şahıslar için emir yapısı “izin vermek” anlamına gelen “let” fiilinden faydalanılarak oluşturulur.

Let us speak. (Konuşalım.)

Diğer şahıslar için de emir kipi oluşturulurken aslında yine Simple Present Tense’den faydalanılır. Normalde yukarıdaki cümlede yazılmamış bir “you” vardır. “İzin ver konuşalım”anlamına gelir. “you” atılarak “we”için emir kipi oluşturulmuştur. Bunu Türkçe’ye uygun şekilde “konuşalım” diye çeviriyoruz.

Emir verilecek “subject pronouns”lar Verb’den sonra geleceklerinden “object pronouns”lar konumuna geçerler ve “gideyim, gitsin, gidelim, gitsinler” anlamında emir yapısına girerler.


Olumlu Olumsuz
Let me speak. (konuşayım.)
Don’t let me watch.
(seretmeyeyim.)
Let him/her speak. (konuşsun.) Doesn’t let him/her watch.
(seyretmesin.)
Let us speak. (konuşalım.)
Don’t let us watch.
(seyretmeyelim.)
Let them speak. (konuşsunlar)
Don’t let them watch.
(seyretmesinler.)

Normalde “let”ten önce you var ve yazılmayarak diğer şahıslar için emir kipi oluşturulmuş demiştik. Olumsuzunu yazarkan de aynı mantıkla “let”ten önce you var, atılmış ve sonrasında olumsuzluk (Do not) eklenerek diğer şahıslar için olumsuz emir kipi oluşturulmuş olunur.

Emir kipinin soru formunu oluşturmak için de “shall”den faydalanılır.
Soru

Shall I answer the phone? (telefona cevap vereyim mi?)
Shall he come in? (....gelsin mi?)
Shall we go out? (........çıkalım mı?)
Shall they be here? (burda olsunlar mı.?)
Olumsuz Soru

Shall I not answer the phone? (telefona cevap vermeyeyim mi?)
Shall he not come in? (....gelmesin mi?)
Shall we not go out? (........çıkmayalım mı?)
Shall they not be here? (burda olmasınlar mı.?)

Future Perfect Tense

Diğer tüm "future" formlarda olduğu gibi, Future Perfect Tense de "when" "while" "before" "after" "by the time" "as soon as" "if" "unless" gibi zaman kelimeleriyle kullanılamaz. Bu derste kullanılan tüm zaman kalıpları italik yazılmıştır.
EXAMPLES:

I am going to see a movie when I have finished my homework. Doğru
(Dersimi bitirince bir film seyredeceğim.)

I am going to see a movie when I will have finished my homework. Yanlış

FORM Future Perfect

[WILL HAVE] + [PAST PARTICIPLE]

EXAMPLE:

I will have perfected my English by the time I come back from the U.S.
(Amerika'dan döndüğümde İngilizcemi mükemmel bir şekilde geliştirmiş olacağım.)


[AM / IS / ARE] + [GOING TO HAVE] + [PAST PARTICIPLE]

EXAMPLE:

I am going to have perfected my English by the time I come back from the US.
(Amerika'dan döndüğümde İngilizcemi mükemmel bir şekilde geliştirmiş olacağım.)

NOT: "will" veya "going to" kalıbıyla yaptığımız cümleler çoğu kez anlam farkına yol açmazlar. Bazı özel durumlarda iki tense birbirinin yerine kullanılamaz.

ÖRNEK TABLO
 
(+) (-) (?)
I will have played  Will I have played? I won't have played
You will have played Will you have played? You won't have played
He will have played Will he have played? He won't have played
She will have played Will she have played? She won't have played
It will have played Will it have played? It won't have played
We will have playedg Will we have played? We won't have played
They will have played Will they have played? They won't have played
 
USE 1 Completed Action Before Something in the Future (Gelecekte birşeyden önce tamamlanmış eylem)
 The Future Perfect expresses the idea that something will occur before another action in the future. It can also show that something will happen before a specific time in the future.
 

 (Future Perfect tense gelecekte birşeyden önce bir eylemin olacağını ifade eder. Aynı zamanda gelecekte belirli bir zamandan önce bir eylemin olacağını ifade etmek için de kullanılır.)



 
EXAMPLES:

 
By next November, I will have received my promotion.
 (Önümüzdeki Kasım ayında terfi etmiş olacağım.)

 By the time he gets home, his wife is going to have cleaned the entire house.
 (O eve varana kadar karısı bütün evi temizlemiş olacak.)

USE 2 Duration Before Something in the Future (Non-continuous Verbs) (Gelecekte birşeyden önceki süreç)

 With Non-continuous Verbs ,we use the Future Perfect to show that something will continue up until another action in the future.

 
(Durağan filllerle (eylem içermeyen) bu tense'i kullandığımız zaman gelecekte bir şeyin, gelecekte başka bir eyleme kadar süreceğini ifade ederiz.)

 
EXAMPLES:

 
I will have been in London for six months by the time I leave.
 (Ayrılana kadar altı ay boyunca Londra'da olacağım.)

 By Monday, Susan is going to have had my book for a week.
 (Pazartesi gününe kitabım bir hafta boyunca Susan'da kalacak.)

For and Since

For ve Since "Present Perfect Tense" ile kullanılan zaman bildiren ifadelerdir. Bir eylemin ne kadar süredir devam ettiğini ifade etmek için kullanılır.

● FOR

Bir eylemle ilgili süreçten bahsederken for kullanılır.

Example;

- I have been chatting for two hours. (İki saattir chat yapıyorum.)

Bu örnekten chat yapma eyleminin iki saat önce başladığı ve hala devam ettiği anlaşılmaktadır.

- John has been working for this company for six months.
(John altı aydır bu şirkette çalışıyor.)

● SINCE

Bir eylemle ilgili sürecin başlangıç noktasından bahsederken since kullanırız.

- I have been chatting since 2 o'clock. (Saat ikiden beri chat yapıyorum.)

Bu örnekte chat yapma eyleminin ne kadar sürdüğü değil, ne zaman başladığı ifade edilmektedir. Ama sonuç olarak eylemin ne kadar sürdüğü de anlaşılır. Örneğin cümle saat 4'de söylenmişse, eylem iki saat sürmüş demektir.

I haven't seen Mary since Monday. (Pazartesiden beri Mary'yi görmedim)

● Olumlu cümlelerde kimi zaman for cümleden çıkarılabilir.

- We have been married (for) 20 years. (20 yıldır evliyiz.)

Bu cümlede for kullanılmasa da olabilir. Ancak;

- They haven't seen eachother for 2 years. (İki yıldır birbirlerini görmediler.)

Bu cümle olumsuz olduğu için for cümleden çıkarılamaz.

Subject Pronouns

PERSONAL PRONOUNS: SUBJECT vs OBJECT.: I, ME, SHE, HER...
(ŞAHIS ZAMİRLERİ)


Kişilerin veya neslerin yerine kullanılan Şahıs Zamirleri “Personal Pronouns” , cümle içerisinde bulundukları yere ya da yerine kullanıldıkları şahıslara göre değişirler.( Subject or Object Pronoun)
 
TEKİL ŞAHIS
ÖZNE ZAMİRLERİ

NESNE ZAMİRLERİ

1st person I me
you
him
her
it
2nd person you
 
 
3rd person
he
she
it
ÇOĞUL ŞAHIS
ÖZNE ZAMİRLERİ

NESNE ZAMİRLERİ

1st person we us
you
them
2nd person you
3rd person they


Bir cümlede yerine şahıs zamiri kullanılablicek isimler ya Özne ( subject ) ya da Nesne ( Object ) konumundadır. Dolayısı ile bu şahıs zamirlerini Fiilden önce gelenler ( Subject Pronouns) ve Fiilden sonra gelenler ( Object Pronouns) olarak ikiye ayırabiliriz.

Jack Sees George
 verb 
He Sees him

Örnekler:

 I don't like that man. He never smiles.
 I don't like that man. I saw him in the Ladies room

 Sarah is a very successful student. She passes every class easily.
 Sarah is a very successful student. I admire her much

TO BE (Questions and Negatives)

QUESTIONS AND NEGATIVES
"am-is-are" yardımcı fiiliyle yapılan cümleleri soru haline getirmek için sadece yardımcı fiil cümlenin başına getirilir. Olumsuz yaparken ise yardımcı fiilden sonra 'not' getirilir. Bu kalıp İngilizce'nin bütün zamanlarında aynıdır.

QUESTIONS
am I.......?
are  you.......?
is he.......?
is she.......?
is it.......?
are we.......?
are they.......?
EXAMPLES
Is she my uncle? ..…………………… O benim amcammı?
Are his glove dirty? ..…………………… Eldivenleri kirli mi?
Is Veli tired? …..………………… Veli yorgun mu?
Are markets closed? ……..……………… Marketler kapalı mı?
Is Fatma at work? ……………………. Fatma işte mi?
NEGATIVES
"am-is-are" yardımcı fiiliyle yapılan cümleleri olumsuz yapmak için yardımcı fiilden sonra "not" kullanılır.


I am not

You are not (aren't)

He is not (He isn't)

She is not (She isn't)

It is not (It isn't)

We are not (aren't)

They are not (aren't)



EXAMPLES

He isn't my uncle.
(O benim amcam değildir.)

His glove aren't dirty.
(Eldivenleri kirli değildir.)

Tom isn't tired.
(Tom yorgun değildir.)

Markets aren't closed.
(Marketler kapalı değildir.)

Fatma isn't at work.
(Fatma işte değildir.)